Onu çağırırsınız, size şöyle bir bakar, belki bir kulağını oynatır ve sonra zarif bir hareketle başını diğer yöne çevirir. Yatağın tam ortasına yayılmıştır, kalkmasını istersiniz, sadece gözlerini kısarak size bakar ve milim oynamaz. Mutfak tezgahına çıkmaması gerektiğini bininci kez söylersiniz, siz arkanızı döner dönmez kendini yine orada bulursunuz. Bu sahneler size de tanıdık geliyorsa, aklınızdan şu kelimenin geçmesi çok olası: “İnatçı!”

Peki, kediler doğaları gereği gerçekten inatçı, dediğim dedik ve umursamaz canlılar mı? Yoksa bu, bizim onları kendi beklentilerimize göre yorumlarken düştüğümüz büyük bir yanılgı mı? Bir davranış uzmanının gözünden bakıldığında, “inatçılık” etiketi aslında kedilerin binlerce yıllık genetik mirasını, eşsiz motivasyon sistemini ve bizimle kurdukları ilişkiyi tamamen yanlış anlamaktan kaynaklanıyor.

Neden “İnatçı” Diyoruz? Köpeklerle Yapılan Haksız Karşılaştırma

Kedileri “inatçı” olarak etiketlememizin en büyük sebebi, onları farkında olmadan sadık ve iş birlikçi doğalarıyla bilinen köpeklerle kıyaslamamızdır. Köpekler, insanlarla birlikte avlanmak, sürüleri gütmek ve koruma sağlamak gibi görevler için binlerce yıldır “itaat etme” ve “sahiplerini memnun etme” üzerine seçilerek evrimleşmişlerdir. Onların genetik kodlarında iş birliği vardır.

Kedilerin evcilleşme süreci ise tamamen farklıdır. Kediler, tarım devrimiyle birlikte ortaya çıkan tahıl ambarlarındaki fareleri avlamak için kendi istekleriyle insan yerleşimlerine yaklaşmışlardır. Yani, biz onları seçmedik; onlar bizimle yaşamayı, kendi şartlarıyla seçtiler. Bu ilişki, bir patron-çalışan ilişkisi değil, karşılıklı faydaya dayalı bir ortaklıktı. Bu temel farkı anladığımızda, “inatçılık” olarak gördüğümüz davranışların aslında bambaşka anlamları olduğunu fark ederiz.

İnatçılığın Arkasındaki Gerçek Nedenler: Kedinizin Gözünden Dünya

“İnatçı” olarak yorumladığınız bir davranışın arkasında, kedinizin hayatta kalma içgüdüleriyle şekillenmiş mantıklı nedenler yatar.

1. Bağımsız Avcı İçgüdüsü: “Patron Benim”
Kediler, köpekler gibi sürü halinde avlanan canlılar değildir. Onlar doğuştan yalnız avcılardır. Hayatta kalmaları, bir liderin komutlarını dinlemelerine değil, kendi kararlarını verme, çevreyi analiz etme ve anlık olarak en doğru hamleyi yapma yeteneklerine bağlıdır. Bu nedenle, sizin “otur” komutunuz, onun o anki avlanma (oyun) veya dinlenme içgüdüsüyle çelişiyorsa, kendi içgüdüsünü dinlemesi onun için doğasının bir gereğidir. Bu bir isyan değil, özerkliktir.

2. Motivasyon Farklılığı: “Benim İçin Ne Var?”
Bir köpeği mutlu etmek için çoğu zaman “Aferin oğlum!” demek ve başını okşamak yeterlidir. Kedilerin motivasyon sistemi ise daha işlemseldir. Onların dünyasında her eylemin somut bir karşılığı olmalıdır. Sizin çağrınıza cevap vermesi, kucağınıza gelmesi veya bir komutu yerine getirmesi için ortada geçerli bir sebep olmalı: lezzetli bir ödül maması, sevdiği bir oyuncağın ortaya çıkması veya keyifli bir okşanma seansı… Eğer bu denklemin sonunda onun için cazip bir ödül yoksa, enerjisini neden harcasın ki?

3. Güvenlik ve Rutin Takıntısı: “Konfor Alanımı Bozma”
Kediler hem avcı hem de avdır. Bu ikili doğa, onları çevrelerindeki değişikliklere karşı aşırı hassas yapar. Onlar için öngörülebilirlik ve rutin, hayatta kalmak demektir. Sıcak ve güvenli bir koltukta uyurken onu aniden kucağınıza almaya çalışmanız, onun güvenli alanını ihlal etmek anlamına gelir. Taşıma çantasına girmeyi reddetmesi “inatçılık” değil, bilinmez ve potansiyel olarak tehlikeli bir yere gitme korkusudur. Onların direnişi, genellikle konfor ve güvenlik arayışının bir sonucudur.

4. Farklı İletişim Dili: “Aslında Seni Dinliyorum”
Siz onu çağırdığınızda size bakıp gözlerini yavaşça kırpması, bir kedi için “Seni duydum, varlığını onaylıyorum ve şu an bulunduğum yerde güvendeyim” demektir. Bu, kedi dilinde bir sevgi ve güven işaretidir. Bizim bunu “umursamazlık” olarak yorumlamamız, onların iletişim dilini bilmememizden kaynaklanır.

“İnatçı” Kedinizle İş Birliği Yapmanın Yolları

Kedinizin doğasını değiştiremezsiniz, ancak onunla aynı dili konuşmayı öğrenebilirsiniz.

Seçenek Sunun: Onu bir yerden kaldırmak yerine, ilgisini çekecek bir oyuncağı başka bir yere atarak kendi isteğiyle hareket etmesini teşvik edin.

Motivasyonunu Keşfedin: Onun için neyin önemli olduğunu bulun. En sevdiği ödül maması mı, lazer oyuncağı mı, yoksa çenesinin altının kaşınması mı? Bunu bir pazarlık kozu olarak kullanın.

Pozitif Pekiştirme Kullanın: İstenen bir davranışı yaptığında (örneğin çağırdığınızda geldiğinde) onu hemen ödüllendirin. Asla bağırmayın veya ceza vermeyin; bu sadece aranızdaki güveni zedeler.

Rutinler Oluşturun: Oyun, beslenme ve sevgi zamanlarını belirli bir rutine oturtmak, kedinizin kendini daha güvende hissetmesini sağlar ve iş birliğine daha açık hale getirir.

Hayvanınla ilgili soru sorabilirsin!